İstanbul’un taşında, toprağında, rüzgarında bir hikaye saklıdır. Sucuk ekmek satan bir seyyar arabadan yükselen duman, tavuk pilavın buğusu, balık ekmeğin Boğaz’da süzülen kokusu- Bu şehir, lezzetleriyle de insanı büyüler. Midye dolma, kokoreç, döner, kestane- Bunların cazibesine kapılıp giderken, sormadan edemiyorum: İyi de ne kadar sağlıklı? İstanbul’da temiz gıdaya ulaşmak, fazlasıyla zorlaşmış olabilir mi?Bir sabah, Eminönü’nde balık ekmek kuyruğunda dururken düşünmüştüm bunu. Ekmek arası uskumru verdi, Norveç uskumrusu… Eskiden lüferdi bu, derdi babam. “Lüfer, Boğaz’ın efendisiydi” diye anlatırdı, gözleri parlayarak. Şimdi o efendi gitmiş, yerine uskumrunun en yorgun, en şoklu, en acı hali gelmiş. Peki, soru şu; Boğaz’ın üzerindeki teknede ta Norveç’ten balık getirip satmak kimin fikriydi?…
Fatih Haydar GÜNER: Lüfer nerede Lüfer?
TARIH: