NUMANİYE”DEN ŞİİRLER (04)
“Köy’ümüzde Kültür ve Edebiyat” başlıklı çalışmamızı, 1885 Yılında Köy’ümüzün ilk yazılı eserini veren; Medar-ı İftiharlarımız’dan, Hudekoğlu Numan Efendi (Şair Vehbi) ‘nin; hayatı, edebi kişiliği ve eseri “Numaniye” hakkında özet bilgileri sunarak başlamıştık.Şimdi de Numaniye’den birkaç şiiri, eserin diline dokunmadan, Günümüz Türk Alfabesi ile yazarak, sunmaya çalışalım:
MANZUME-İ NUMANİYE
Lİ-KASAS-I İBRAHİM ALEYHİSSELÂM Fİ-FAZL-I MEKKE
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd edelim Ol Huda’ya, sad hezaran daima
Cümle mahlukat adedince,ola medh-u sena
Ki bizi var eyledi yoktan, O Hallak-ı Kerim
Ta ki bir kadre meniden, bizi halk etti Huda
Hem Anasır-ı Erbaadan, Adem’i halk eyledi
Biri Hava, birisi Hakk, biri Nar, birisi Ma
Ol sebepten tab-ı Adem, muhtelif olmuşdurur
Kimi aşık, kimi maşuk, kimi talib-ül fena
Kimi alim, kimi cahil, kimi yoksul, kimi bay
Kimi fasık, kimi zahit, kimi talib-ür Rıza
Hasılı, tanzim eder bu alemi, O’l Padişah
Her birin bir san’atla, iş eder Bari Huda
Yedi eflakı yarattı, her birini sun ile
Bunların fevkınde arşı, halk edip durur ziya
Hem salat ile selâm olsun, devamı her zaman
Kim onun nuruyla halk oldu, bu alem ibtida
Cümle ussat, Şafii, hem Ahmet-i muhtar odur
Şol vakit cümle halayık, çağırınca nefsiya
Aline, ola dine, Ashab’ına, Etba’ına
Cümleten olsun, selât ile selâm-ı Kibriya
Hem Halifesi,Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali
Şerr’ini izhar edip, tuttu bunlar, elde liva
Tasdik-i Miraç eden, Ebu Bekir olmuş idi
Hem Veziri, hem Müşiri, hem Yar-i Garı Mustafa
Tahtı adlinde, sebat eyledi, Hazreti Ömer
Hakkı izhar eyleyip, dolanı idam, eddiydi da
Cami-i Kuran olan, Osman’ı sen bilmez misin
İki kez olmuştu, Damad-ı Resul-ü Kibriya
Ol erenler taht üzre, kurmuş idi ercivan
Hem sehavette kemal buldu, Ali’yy-ül Mürteza
Al-i Ashab’ı kamu, kemaliyle mevsuf idi
Siyyema Ashab-ı Suffa, siyyema Al’i Aba
Rahmetullahi aleyhi, bu Hanife O’l İmam
İctihadıyle münevver, oldu alem, pür-ziya
Geldi Şafii ve Malik, dahi Ahmet Hanbeli
İctihat ile bunlar, dellâl olup, etti nida
Afv edegör Ya İlahi! sen kamu müminleri
Rahmetinle yarlığagel cümleyi, Bari Huda
Bu Hudekoğlu’na Ya Rab! Eyle tevfikın refik
Fani olmazdan fena içre fena, kıl ver beka
SEBEB-İ TELİF-İ KİTAP
Sagar-ı sahbanı gördüm, şimdi mestanım benim
Ta kıyamet haşrolunca, kala destanım benim
Nice kerre, tamire ikdam edip durdum ise
Sonucunda, yine harap kaldı bostanım benim
Güllerini dermeğe durdum ki sermaye kala
Korkarım kâr olmaya, hem satıla canım benim
Bilmezem sarik miyem, yoksa ki, kuttai’t-tarik
Akıbet katlime nispet, çıktı fermanım benim
Perdesin çekti yüzüne, geldi durdu karşıma
Gamz edip aklım aldı, mah-ı hubbanım benim
Bir hayal hameyi kıldım, bu bağın kapısına
Açayım bir kapı girsin, seyrine canım benim
Bağıma girsin rakip, canıma kast eylemesin
Ol sebebden rakabe, olmuştur ihsanım benim
Atıma bindim, ele dizginimi aldım, kavi
Ta ki bu yolda ola, bir zerre cevlanım benim
Nice bin fersah, bu mebdan icre, yürürler ise
Bana nisbet, yine hali kaldı, meydanım benim
Der ki Vehbi:” Ben bu yolda, başımı nezreyledim”
Ta ki, benden sonra, boş kalmaya harmanım benim
MESNEVİ
Meğer, günlerden birgün, fikre vardım
Nola, bir eserim olsaydı, dedim
Dua kıldım Hudaya, verdi evlat
Verip hem geri aldı, kıldı azat
Hüzn, kesb eyledi nefs, takdirinden
Çün vermiş idi, geri aldı, ondan
Beşer cinsi, eder evlâda rağbet
Muhabbet, şehvet-i evlattır, elbet
Ki zira, Hak kelâmında buyurdu
Cihanın şehveti, beş şeyde dedi
Nisa, evlât, sim u zer, dahi enam
Haraset madeni, hem hayli esvam
Eğer çün, fitnedirler bu kamusu
Beka için, aduvdur bu kamusu
Velâkin nefs, cüda olmadı ondan
Muhabbet eyledi, evlâda candan
Çün gördüm, bu cihanın yok bekası
Bekası olmayanın, ne vefası
Huda rahmet kıla, diyen bulunmaz
Fakir-i hayr-ı yâd, eden bulunmaz
Eğer ki, faide olmaz veletten
Ne olsa, cümle olur celepten
Velâkin, faideden hali değil
Eğer, tutarsa evlât, doğru sebil
Tarik-i hak tutan, evlât bulunmaz
Olursa binde bir, ancak bulunmaz
Çün, tutmayan sebil, çoktur tutandan
Sitem olur ataya, tutmayandan
Ki zira, cuma gecesinde, ey zad
Olur emvata arz, amal-i evlât
Veletten, tevbih olur atasına
Sitem olur, Huda’dan anasına
Çün, hayrsız olur evlât, nicesi
Ola mı, valideyne, faidesi
Nef-i murunu, kestim veletten
Nef-i esbabını, aradım ondan
Dedim, bir hayrı edeyim, revadır
Huda’dan ecrin isteyem, revadır
Şevkine, pek evla, salih veletten
Huda, faide vere bana, ondan
Duruşum, zayi olmaya katına
Duruşum, makbul ola hazretine
Okuyanlar dahi, ede duayı
Bu efkar ile kıldım, ibtidayı
Velâkin, nazm ile, kıldım anı ben
Mukaffa tecri-i, mergub-i ahsen
Çün, Ebna-i Zaman, nazmı severler
Nesirden manzumu ,ekser okurlar
Lisan-ı Türkiden, nazma getirdim
Ola bir nef-i am, kamuya dedim
İlahi, halis-i niyyet, bana ver
Riyadan, safi nefini, bana ver
Bu niyet ile, çün hutbeyi yazdım
Hemen bir gece, vakıamda gördüm
Görürben, bir azm-i mescit içinde
Bulundum dahi, niceler var onda
Görürüm Ceddimi, mergub-u mevrut
Ferid-i Asr-ı Sefa’nın oğlu, Mahmut
O, mescit içre, eder vaaz-i bendi
Hemen dem, iş bu ayeti okudu
Esteizü billah:
“Ve tilkel cennetülletı uristümuha bima küntüm ta’melun” Zuhruf 72
(İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur. )
Birazdan, fariğ oldu, vaz-ı bendden
Teveccüh kıldı, canibime, O’ndan
“Ey oğlum! Sen de vaazeyle” buyurdu
Bu söz ile, dil-ü canım doyurdu
Uyandım, saimi kıldım ziyade
Huda, nefsimi kıla izdiyade
Çün, ol vakit bu rüyayı görünce
Demedim, ta kitap ahir olunca
Çün, ahir oldu, okudı niceler
Sebeb-i telifini anladılar
Huda, nefini am, kıla kamuya
Müellifini, yakmaya tamuya
Kerim-u Ferd-ü, Ey Hallak! Allah
Şebab ömrümü, muşip eyle, Ey Şah!
Ömürle, hayır amel, kıl nasibi
Çün, sensin, cümle dertlinin tabibi
NULBE-İ NAZIM
Sinesinde tığ-ı aşk, devvar olanlar, ağladı
Malı mülkü terk edip, züvvar olanlar ağladı
Ab-ı Ruy’una suvar olup, kılıç üryan edip
Vadi-i Vahdet’lere, berdar olanlar ağladı
Kendini dellâla verip, dara ikrar eyleyen
Hayyı-Hu’yu bilmeyip, ebrar olanlar ağladı
Çünkü, bülbül gülşeninde, oldu mahzun-u na ümut
Cin, melek, efrad-ı cümle, mar olanlar ağladı
Bülbül-ü nara ve gülzara, gönül veren rakip
Rıh-ı aşk ile, dil-i nişan olanlar ağladı
Men aref sırrını bilip, hem keşf-i esrar eyleyen
La mekân şehrinde, sırr-ı esrar olanlar ağladı
Ruh-u ervah icre ruhun, rahin-i ruh eyleyen
Rahine ruhun, ruh-u ikrar olanlar ağladı
Çün,nesimi, erdi dimağın, gönlüne, Ya Vehbi’ya
Ol nesimin dalına, berdar olanlar ağladı
HATİMETTÜlL KİTAP
Kitap, erişti cün intihaya
Sıpas-u, şükr-ü, hamd-ü, bi-nihaya
Selât ile selâm, olsun devamı
Muhammet Mustafa’ya, per devamı
Kamu Al’ına ,Ashab’ına O’nun
Dahı, Etbağ’ı, Ensar’ına O’nun
Kamu,taş ve ağaç sayısı ola
Dahı, deryada kum sayısı ola
Kamu, Yer ile Gök Ehli’n, duacı
Ola, Bu Vehbi’ya, var ihtiyacı
Huda fazl eyledi, kıldı mut-tamamı
Yazıp bir ayda, kıldım ihtidamı
Cün,bin üç yüz üç’e erdi Hicret
Şükrü çok eyledim, Bu Nazm’a gayret
Götürdüm nazma, kıssaslar’ı ben
Huda efdal eyle,kıldım cümle ahsen
Ve illa, gelmez elinden gedanın
Eğer ermezse, fazlı Kibriya’nın
Çün aslı,bir meniden halkolundum
Eğer bildirmese Hâk, ben ne bildim
İnayet eyledi Mevla, yettirdim
Bu kıssaları ben, nazma götürdüm
Tefsirleri aradım, kemahı
Bulup, derç eyledim bunda, kemahı
Ve lâkin, ihtisar eyledim ben gayet
Ne yerde,var idi, iki rivayet
İkiden, söyledim önce birini
Dahi ayruk demedim, ol birini
Dedi ki dahi, tay eyledim çok
Ne miktar mümkün oldu,eyledim yok
Okuyanlar, üşenmeye devamı
Okuya, bite, tez elden meramı
Onun için, ihtisar ettim ben, gayet
Kelâm, tezden bula dedim nihayet
Ricam budur, kıraat eden “İhvan”!
Ede bir fatiha, ruhuma ihsan
Eğer, var ise noksan, tabirinde
Veya, yanlış var ise, tefsirinde
Sevap eyle, O’nun sehvini, Ey Can!
Beşeriyette, var elbette nisyan
Küsür nazimine, yoktur diyesin
Kamu, ebna-i cinste, nedir, bilesin
Çün, insandır, eder elbette nisyan
Eğer etmezse nisyan, değildir insan
Kaçan bir beyti, sen zahir okursun
Onu, zahire muhalif görürsün
Hatadır deyü, cezm etme hemen dem
Ara ,gör,ta-i viladın olzamande
Cüda-ı vilbabı, meftuhdur devamı
Ara te’vilini, anla meramı
Eğer te’vlini bulmazsan, Ey Can!
Ara bir kamîli mürşiti, ihvan
Eğer bulmazsan, bir mahmîli sıhhat
Kamu,zahir ve batın, batıl elbet
Özürler dile bin, O’ndan benim, için
Dua edin, günahım affı için
Küsürümü, küsür bildim, bilesiz
Küsür affını, Hâktan isteyesiz
Duanız ,cün, benim için müstecabdır
Duanız, beyn-i ancak, bir hicaptır
Eğer, ben, bana edersem duayı
Arada, bin hicap var, istivayı
“Gizir ol” O’l Resulüllah buyurdu
Eğer dua ederseniz, buyurdu
Ola bir perde, duanız arası
Muhakkak makbul olur, maverası
Ve ker,bin perde olursa duada
Onun, var ihtimali, isticapta
Dediler, Ya Resulüllah! Nidelim
O Bir Perde, nicedir? Ne bilelim
Buyurdu, ede dua, herbiriniz
Ahırın suçun, elbet dileyesiz
Kişi, ahere duasıyle, beyni
Onun arasıdır, bir perde, yani
Kişi, kendine ederse duayı
Arası, bin hicap durur, istivayı
Benim hakkıma, siz, kılın dualar
Huda, af eyleye, cürm-ü hatalar
Sizi de af ede, Bar-i Taalâ
Bilâ hesap, koya Cennete Mevlâ
Kamu noksanları, nefisten bilesin
Olan ihsanları, Hâk’tan bilesin
Hususa, Bu Gedaya,kıldı ihsan
Götürdüm nazma bunları, kemakân
Var idi iştikalim, tanziminde
Müzakere var idi, kış gününde
Hemen, bir talip-i ihvan ile
Müzakere ederdim, Onlar ile
Huda, zihinlerin artıra daim
Tarık-ı Hakka, daim ede, Kaim
Tarık-ı Haktan, azdırma, İlah’i
Tarık-ı zalime, götürme penah
Dahi, üç kişi,çalışım var idi
Bunlar, üç dahi, Hacılar idi
Gece gün, Meclis’imde otururlar
Nice dürler, feşan olur görürler
Huda! Tevfik ide, batınlarını
Muvafık zahire, batınlarını
Kulun kalbini, ancak bilir Allah
Nice kul, kalbine kul ola, âgah
Ahmet MUTLUOĞLU
Üsküdar, 16.02.2008