Türkiye’de tartışmaların rüzgârı hep iki taraftan eser: Ya akıl her şeydir, duygular gereksizdir diyenler ya da inanç ve hislerle yaşayan, aklı devre dışı bırakanlar. Ama işin gerçeği şu: Hayat ne sadece akılla ne de sadece duyguyla yaşanır. Tıpkı şu iki sözün bize söylediği gibi: “Aklı olmayanın dini yoktur.” Yani, din körü körüne inanarak değil, akılla anlaşılmalı. “Akıl, aşkın şehrinde çamura batmış bir merkeptir.” Yani, akıl her şeyi açıklayamaz; bazı şeyler hissedilerek, sezgiyle anlaşılır. Bunu bir yolculuğa benzetelim: Harita olmadan bilinmeyen bir yere gidebilir misin? Belki gidersin ama kaybolma riskin büyük. Peki, sadece haritaya bakarak bir şehri gerçekten keşfedebilir misin? O şehrin ruhunu yaşamak, insanlarıyla konuşmak, sokaklarında kaybolmak gerekmez mi? İşte mesele…
Ergül Güner: Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu?
TARIH: