BAKA ÇAYIR
“Saraç’ın Kayası” yazımızla çok yakın bir geçmişte köyümüzde Saraçoğulları adıyla bir sülalenin yaşadığını ancak şimdi kendilerinden hiç bir haberimizin olmadığını ve kimi zaman insanın değerinin bir kayadan bile daha az olduğunu belirtmiştik; çünkü Saraç’ın Kayası hala yerinde ve biliniyordu.
Ya “Baka Çayır”!.. Hiç düşündünüz mü, yaylamızın dibindeki vadiye neden Baka Çayır diyoruz. Düşünenimiz yok denecek kadar az, değil mi! Yıllarca inek beklediğimiz, Kanlı Göl’ünde yüzdüğümüz yerin adını hep söyledik ve andık ama nereden geldiğini ben dahil hiç birimiz sorgulamadık.
Özellikle yaz başlarında, ilk yaylaya çıktığımız, havaların soğuk, yağışların vahşi, gök gürültülerinin korkutucu ve yıldırımlarının öldürücü olduğu, bazı yıllar kırk santime varan karın yağdığı zamanlarda; ahırda aç kalmasın, üşümesin diye daha sıcak ve korunaklı ve çoğu zaman karın tutunamadığı Baka Çayır’a indirilirdi inekler. Herkes Baka Çayır şöyle sıcak, Baka Çayır böyle açık diye tekrarlar dururdu gün boyu. Ama niçin Baka Çayır? Nereden geliyor bu isim? Sorgulamazdı hiç kimse. Dert o değildi ki zaten. Dert inekler, soğuklar, geçim ve beslenmeydi.
“Of Nüfus Defteri 1834” adlı kitabın Zeleka ile ilgili bölümünü ilk okuduğum zaman 394. sayfasında Zeleka’nın 186. hanesinde kayıtlı 40 yaşındaki Sarı Bıyıklı Bakalaoğlu İbrahim kaydını görünce gülüp geçmiştim ilk önceleri. Ne Bakala’sı, bizim köyde böyle birileri yok ki. Hiç duymadık ki böyle birilerini diye düşünmüştüm. Başka köyde yaşayan insanları yanlışlıkla Zeleka listesine eklediler; zaten Yeşilalan’da halen de Bakkal soyadı mevcut, onlardan karıştırdılar diye söylendim kendi kendime. Ama daha sonra konuyu dost oturumlarında konuşunca Baka Çayır aklımıza geldi ve irdeledik konuyu. Öyle ya Koca Baka Çayır upuzun yerinde duruyor ve her şeye rağmen orijinal adı ile anılıyor olduğuna göre, bir yerden geliyor olmalıydı ismi.
Kaynaklarda “Bakala”, yaylamızdaki çayırları ile “Baka” diye anılan bu rahmetliler acaba bakkallık mı yapmışlardı bir zamanlar? Of’ta mı, Kadohor (Çaykara)’da mı, yoksa köyde yaylada mı yapmışlardı bu işi? Gülmeyin köyde yaylada deyince. Bir zamanlar yaylamızın orta düzlüğünde küçük bir çarşının mevcut olduğuna bizim tanıdığımız yaşlılar tanıklık etmişti. Aynı zamanda kasap ve manav işlevini de gören bakkallar, otel ve kahve görevini ifa eden hanlar, lokanta işlevini de icra eden fırınlar, terziler, çapula (ayakkabı) tamirci ve imalatçıları, kazma kürek, orak, tahra, balta v.s. tamiri yapan demirciler vardı bu çarşıda. Bir benzeri de, Çahmut diye bilinen benim “Yedi Tepe Yaylası” diye andığım komşu yaylamızda mevcuttu.
Bayraklı Yaylası Çarşısının son dükkânının Öğretmen Ali Taka’nın (1933-…) babası Mehmet Taka (1902-1932 )’ya ait olduğu ve 1920’li yılların bir yazında, kumar oynatılıyor zannı ile , o devrin ileri gelenlerinden Osman Taka (1883-1951) tarafından yıktırılması ile çarşının da tarihe karıştığı bilinmektedir.
Halen bakkaliyesi, kasap bölümü, çay salonu ve apart oteli ile temsili bir AVM (Alış Veriş Merkezi) şeklinde hayatiyetini devam ettiren Çahmut Çarşısı’nın, fırın dahil son bir kaç dükkanının ben de şahidiyim.
Bu çarşılar, sadece bu köyler halklarına değil, aynı zamanda kalabalık nüfuslara sahip dağ köyleri ahalisinin zorunlu Çaykara, Dernek Pazarı, Taşhan Pazarı, Of, Sürmene ve nihayetinde Trabzon iş ve alışveriş seyahatleri, sahil köy ve kasabalılarının yazlık yaylalara göç seyahatleri esnasında “Yolcu” diye tabir edilen kalabalık insan ve beraberlerinde yüzlerce ve bazen binlerce baş koyun, keçi, inek, manda, at, eşek ve köpek gibi hayvanlarına da hizmet veren ticari merkezlerdi. Günümüzdeki Sultan Murat Çarşısı gibi.
Velhasılıkelâm; köyümüzde Bakkal namı ile yaşamış bir sülale mevcuttu yakın geçmişimizde ve biz onları tamamen unuttuk. Baka Çayır ise unutmadı, unutturmadı Onları. Çayır niye Onların adını aldı? Orada çayırları mı vardı? Yoksa oraya en yakın Onların ev ve çayırları mıydı da oraya “Baka Çayır” dendi bilinmiyor. Belki ileride ortaya çıkarılacak kaynaklar bu konuda daha ayrıntılı bilgileri sunacak yaşayanlara.
Allah onlara ve tüm geçmişimize rahmet eylesin derken bizi ve yeni nesillerimizi, geçmişini unutmayanlardan eylesin diye hem dua edelim hem de çocuklarımızı ona göre yetiştirmeye gayret edelim diyerek tarihimizin Baka Çayır perdesini çekmiş olalım.
Ahmet MUTLUOĞLU
Çamlıca, 21 Kasım 2013
KAYNAKÇA:
1.Of Nüfus Defteri 1834,Sezgin Demircioğlu-Süleyman Bilgin, Şenyıldız Yay., İstanbul 2011.
2.Ali Taka (Öğretmen), Mehmet Oğlu, (1933-…)
mügemme
Hocam, Bakacayır için güzel yazdın da Kanlı GÖL adını verdiğimiz göllün hikayesini ben bile hatırlıyorum ama, kimin öldüğünü bir türlü çıkaramadım aklıma gelmiyor.Konu sana havale edildi.Bu olayı anladırsın bilgilerı toplamak artık sana kalmiştir. Bakacayır ismini duyumlarıma göre .: sınır ihtilafı dolayısıyla gorgorasla bizim köy arasında harcanlarda ihtilaflar günlerce sürmüş ve holayısadan ayrılma olduğumuz içinde onlarında hakkı olduğu için çıkan kavgada iki kişi bizden ölüyor. bu iki şahısta bakallardandır diye duymuşluğum vardır. Hatta bunların büyükte koyun sürüsü varmiş.Otlaklar çok önemli yerkerdi.
Ayriyetten ikinci bir olayda yaşiyoruz bu bölümde., malum otun işini ya ormandan yada gizli kamenekurtan yapacaktık. İşte olay kamenekurta geçiyor. Yaylada Kurmahmudina adında Halekoğularında gelin olan aslen holayısalı Emrullah Atalayın Hanımı. otun yapmak için o günün gençlerınden birini yanına alarak kamenekura otun yapmıya gidiyor. Gorgoraslılar gelirse hem haber vereçek hemde güvebliği sağlıyacaktı. Ama olay tam da beklenmedik bir şekilte başlar ve sonuçlanir. Kurmahmutina otunları yapar fakat son bölümde gorgoraslılar gelir ki, sığınaçak tek kapısı olan genç telikanlıyı çağırmaktır. Ahmet Ahmet Ahmet diye seslenir ki, bir de ne görsün Ahmet yaylasının ev kapısından içeri giriyor. Bu seferte Eşeksa Ahmet der. Ahmet şezo. sözünün gelişi bu hikayeye bağlı söylenir. Ahmet Adında ki telikanli kim derseniz, onuda yazayım. Zaten Bakacayırda ilkev onların. Alikaların evi daha sonra Bilal aydın şimti ise evde kalmadı oralarda galiba. Ahmet amcam Bunu bir zat bana anlattı. Niye kaçtığını sortum. aynen cevabını yazıyorum. Gelenlerı görünçe hiçbirşey yapamayacağımı anladım. barı yaylaya haber vereyim belki kadına birşey yapmazlar yada yayladan yardım gelirse daha güçlü olurda kadını kurtarırız. diye düşünmüş.Ahmet Alika. daha sonra calimbotıya yeni ev alarak oraya taşinmiştir.Baba evleri bakacayır mevkidir.
Bu yazıları güzel bir şekilte tüzenlemeni diliyor başarılar vede selamlarımı sunarım
Değerli Kardeşim, Muhterem Arkadaşım Nihat Bey, tafsılatlı katkılarınız için çok teşekkür ediyorum. Siz bazı şeyleri hatırlayamıyorsanız bile özü itibarı ile çok şeyden haberdarsınız. Çünkü Rahmetli Hulüsi Amca ile büyüdünüz. O zeki bir insandı. Çok şeyler biliyordu. Bildiklerinden habersiz olanlar belki ne dediğini anlamıyordu ama o çok bilgi aktardı gitti. Allah rahmet eylesin. Rahmetli Ahmet Alikanın olayı Rahmetli Lökina ile Tarih olmuştu. Kanlı gölde de Rahmetli Şabanoğlu Ahmet Çiftçi ile Ayşe Çiftç (Komeşina)’nın oğulları rahmetlik olmuştu. Harcandaki olayda da Holaysadan “Kemer” namıyle bize kadar ulaşan bir talihsizin rahmetli olduğu bilgisi günümüze kadar geldi kuşaktan kuşağa aktarılarak. Rahmetli Ayşe Teyzeyi de lâkabı ile anmak zorunda kalıyoruz; aksi halde bilinemiyor. Hoş O lâkabından rahatsız değildi Rahmetli. Esas O’nun hikayesi çok ilginç. O’nun da sülâlesi kaybolan sülalelerimizden. Sağlık olursa hepsini ele alırız inşallah. Kalın sağlıcakla.
Hocam Sizden Allah razi olsun bir sekilde zelekanin Tarihini sizden ögreniyoruz. Ayni zamanda zelekalilarin Tarih hocasi diyebiliriz elinize saglik.
Ali Asanoglu
Sağolun Ali Bey, Hepimizin elimizden geldiğini köyümüz için yapmamız borcumuzdur. Çünkü bizi orası büyüttü orası yaşatıyor. Fiziken orada yaşamıyorsak da ruhen orada yaşıyoruz. Ben de borcumun çok az bir kısmını böylece ödemeye çalışıyorum. Ölenleri yaşayanları ile insanlarımızı seviyoruz. Birbirimizi sevip kucaklaşacağız ki hem bu dünyamız hem de öteki dünyamız mutlu olsun. Başka yolu yok bunun. Selamlarımı sunuyorum Efendim.
Mehmet Mutluoğlu Çok teşekkür ederim Ağabey.. Bu çalışmalar sanırım folklor ve kültür araştırmalı için bulunmaz bir hazine olacaktır. Ayrıca bizler için de şüphesiz çok önemli ve de kıymetli… Emeğinize sağlık…
Mehmet Mutlu Hocam elinize yüreğinize sağlik çok şey öğrendik sizlerden. Hocam bişe sorsam ; kanlı göl beden demişler o yüzdüğümüz göle ?
23 Kasım, 22:17, mobil ile · Beğen
Ali Rendeci hocam çok tşk iyi bir çalışma sonucunlatma iyi bir aydınlatmak
Ahmet Mutluoğlu Mehmet Bey sizin sorunuza da www.zeleka.net sitemizdeki yazının aslına Nihat Aydın Bey’in sorduğu sorusuna verdiğim cevabın aynısını vereyim. Selamlarımla.
“”Değerli Kardeşim, Muhterem Arkadaşım Nihat Bey, tafsılatlı katkılarınız için çok teşekkür ediyorum. Siz bazı şeyleri hatırlayamıyorsanız bile özü itibarı ile çok şeyden haberdarsınız. Çünkü Rahmetli Hulüsi Amca ile büyüdünüz. O zeki bir insandı. Çok şeyler biliyordu. Bildiklerinden habersiz olanlar belki ne dediğini anlamıyordu ama o çok bilgi aktardı gitti. Allah rahmet eylesin. Rahmetli Ahmet Alikanın olayı Rahmetli Lökina ile Tarih olmuştu. Kanlı gölde de Rahmetli Şabanoğlu Ahmet Çiftçi ile Ayşe Çiftç (Komeşina)’nın oğulları rahmetlik olmuştu. Harcandaki olayda da Holaysadan “Kemer” namıyle bize kadar ulaşan bir talihsizin rahmetli olduğu bilgisi günümüze kadar geldi kuşaktan kuşağa aktarılarak. Rahmetli Ayşe Teyzeyi de lâkabı ile anmak zorunda kalıyoruz; aksi halde bilinemiyor. Hoş O lâkabından rahatsız değildi Rahmetli. Esas O’nun hikayesi çok ilginç. O’nun da sülâlesi kaybolan sülalelerimizden. Sağlık olursa hepsini ele alırız inşallah. Kalın sağlıcakla.
Ahmet Mutluoğlu Sayın Mehmet Mutlu Bey, yorumunuz ve yorumumdan sonra aldığım telefon ve yaptığım araştırmalara göre Kanlı Gölde ölen Rahmetli Çocuk ki adına henüz ulaşamadım; Ayşe Teyzenin değil Of’un Kirazköy (İşkenaz) Köyünde evli bulunan kız kardeşinin oğlu idi. Onlar da yazın bizim yaylada yaylacılık yaparlardı Ayşe Teyzelerle beraber. Zaten evleri babalarından kalmaydı. 03.12.2013