SARAÇIN KAYASI (27)

TARIH:

 

 

    

SARAÇIN KAYASI

 

Saraç’ın Kayası’nı duydunuz mu hiç? Ya Saraç’ın Tarlası’nı? Duymadınız değil mi! Çoğunuz onlarla doğdunuz, onlarla büyüdünüz ve onlarla yaşlanıyorsunuz ama duymadınız bu kayanın ismini, bu tarlanın adını. Onları hala görüyor izliyorsunuz, her köy ve yayla ziyaretinizde ama bilmiyorsunuz nerede olduklarını.

 

Neyse fazla merakta bırakmayayım sizi. Hani şu yayla yolunun ilk köprüsü, yani Üçdereler Köprüsü’nden geçerken başınızı gökyüzüne kaldırdığınız zaman karşınızda duran, yine Üçdereler Mevkii’ndeki Hasan Kaba’nın çayırından baktığınızda kucağınızda sandığınız büyük kaya var ya… Hani komlarda, kuzeyde bulunanların, Gavuşluların kılmak için kıbleye döndüklerinde önlerine aldıkları o koca kaya var ya… Hani şu Sürahi dediğimiz doksan dereceye yakın dik ve yamaç yerde, amcamın yaşlı ineği meşhur Kalandara’nın dibinden kayarak yuvarlanıp Üçdereler Köprüsü’ne indiğinde, karnının yarıldığı; şimdilerde Kasapların, Arslantürklerin maliki bulundukları yerdeki koca kaya var ya; işte o kayadan bahsediyoruz. O kayanın adı “Saraç’ın Kayası”dır.

 

Bir de köyün alt mahallesi yani Şerifli Mahallesi’nde Rahmetli Hacı Cevahir’in evinin yanındaki tarlanın Karahasanlar tarafındaki bölümü var ya; onun adı da “Saraç’ın Tarlası”dır. Cevahirler öyle anarmış orayı. O çevrede arazisi bulunanlar eski tapularını incelerlerse, tapularında şarken, garben, cenuben veya şimalen: Saraçoğlu tarlası yazıldığını göreceklerdir. Örneğin; bizim oradaki evin çevresindeki tarlanın 10. cilt, 207. sayfa, 25. sıra numaralı ve Nisan 1935 tarihli tapu senetinde sınırları şöyle belirtiliyor: “Şarken ve garben Karahasanoğlu Hüseyin Tarlası, şimalen Saraçoğlu Dursun Tarlası ve cenuben tarikıam ile mahdut. ”

 

Büyük dedem Kutri Mehmet Efendi’nin (takribi yaşam yılları 1825-1905) el yazması notları arasında bulunan, muhtemelen Rumi 1294 – Miladi 1878’de vefat eden ve “kardeşim” diye nitelediği Kutri İbrahim Efendi’nin borç ve alacakları listesinde Saraçoğlu Dursun’un adı da keza zikredilmektedir.

 

Ne yazık ki ben de ancak geçen sene, rahmetli kayınvalidem Safiye Tuncer ile beraber, tam olarak tespit edebildim Saraç’ın Kayasını, Saraç’ın Tarlasını. O zamana kadar ben de onlarla büyüdüm, hatta yaşlandım ama tam olarak bilmiyordum onları. Benim gibi yeni öğrenenler veya bu yazı ile öğreniyor olanların yanında Kasaplardan, Arslantürklerden, Cevahirlerden birçok kişi mutlaka bizlerden önce biliyorlardı Saraç’ın Kayası’nı, Saraç’ın Tarlası’nı. Yani bir şekilde bu kaya ve bu tarla ulaştı bize. Ya bunların sahipleri… Onları duyan bilen var mı? Ne zaman yaşadılar köyümüzde? Ne oldular sonra? Göç mü ettiler? Nesilleri mi kesildi?

 

Başka birçok yerde “Saraç, Saraçoğlu” soyadlarında sülaleler vardır. Bizimkilerin onlarla ilgisi var mı? Bunları bilmiyoruz. Ne hazin, değil mi!

 

Bu mudur insan? Bu mudur insanlık? Taşlar, tarlalar bizden daha değerli, daha anılır bilinir, daha şanslı. Ne garip değil mi!

 

Nerde Saraçoğlu Dursun, kimdi Saraç’ın Güllü.

 

Sordum 1926 doğumlu Hafız Mehmet Çiftçi’ye “Saraç’ın Güllü”yü. Doğru diyorsun, annem beğenmediği hanımlara ”Saraç’ın Güllü gibi olur olmaz konuşma” diye çıkışırdı dedi.

 

“Saraç’ın Güllü” deyimini Mehmet oğlu İbrahim Atalay (1926) amcamız da hatırladı; “doğru, ben de çok duydum bu deyimin kullanıldığını” dedi Ekim 2012 tarihli söyleşimizde.

 

Aslında dostlar bu, bizim insana, insanımıza verdiğimiz, daha doğrusu vermediğimiz değerin göstergesi değil midir? Kayaların, tarlaların, çayırların bizden daha değerli bulunması acı değil mi? Sahi, kaçımız dedemizin dedesinin mezarını biliyoruz? Kaçımız o çok sevdiği babaannemizin anne baba isimlerini biliyoruz?

 

Bu mudur hayat; yemek, içmek, para, servet, ev, araba, apartman vs. vs… Bu olmamalı hayatın anlamı. Mutlu hayat insanlarla iyi ilişkiler içerisinde geçirilen hayat değil midir? Ölüsü dirisi ile insanlara değer vermek, onları anmak, aramak, sormak değil midir mutluluğun yolu?

 

Oysa köyümüzde unutulan o kadar çok sülale ve insan var ki, keşfettikçe hayretler içinde kalıyor insan. Geçmişimize karşı o kadar lakayt davranıyoruz ki akıl almıyor. Bu aynı zamanda yaşayanlarımıza değer vermediğimizin bir göstergesi değil midir? Akrabalık, komşuluk ilişkileri ne durumda gibi soruların açık cevabıdır bu.

 

İleriki yazılarımızda köyümüzde unutulanları bulmak ve anmak umuduyla birbirini anlayan ve arayan insanlardan oluşan bir toplum olmamızı ve çok yakın bir gelecekte Saraç’ın Kayası’ndan daha değersiz bir duruma düşmememizi diliyorum.

 

Ahmet MUTLUOĞLU

Çamlıca, 30. 10. 2012

 

KAYNAKÇA:

 

  1. Kutri Mehmet Efendi’nin, Ahmet Oğlu (Takribi, 1825-1905) el yazısı notları
  2. Hafız Mehmet Çiftçi, İbrahim Oğlu (1926-…)
  3. İbrahim Atalay, Mehmet Oğlu (1929-…)
  4. Safiye Gezgin Tunçer, Asım Kızı, (1933-2012)
  5. Kutri Ahmet Efendi (1872-1950) Mutluoğlu’na ait 1935 tarihli tapu seneti
  6. Fatma Tuncer, Tahsin Kızı (1940-…)
Gönderen Mesaj
Hazan Yolcusu selam • 31.10.2012 – 18:43   
selam ıyı akşamlar ahmet bey yazıyı okudum cok guzel duykulanmamak mumkunmu
cok ıyde oluyor tarıhe işik tutuyorsun bu calışmalarınız gelecek nesılere işik olur ınsalah
saracın kayası tarıf uzere trıpotamoda kı
haykıranınanın kayasımı kopruye varmadan sagda olanmı
veya surayıde bıyerdeme tam olarak bılmemız lazım vede orayıda mıleyte gosderelım
her şey ıcın teşekurler ahmet bey bakı selam hudayas emanet olunuz

 

Değerli Hazan Yolcusu,

Köprünün üstünde, Sürayidedir. Araştırmalarım esnasında biz ona Haykıranlının (Haygiraninanın) Kayası diyoruz diyenler de oldu. Tabii asıl adı unutulunca yeni isim koyma mecburiyeti doğdu. Yakınında çayırı olan yeni nesil de  bu ismi koydu. Oysa Rahmetli Haykıranlı  (Haygiranina) Hala’yı biz de tanıyoruz;yani Zeleka’da çok yeni idi. Kayanın O’ndan önce de ismi vardı ve o isim de “Saraçın Kayası” idi. Ama bunlardan önemlisi Saraçlar kimler idi, ne oldular…Biz ne kadar zaman sonra unutulacağız. Onlar kadar dayanabilecek miyiz. Çünkü bizim koca bir kayamız yok ki…

İlginize teşekkür eder selâm ve saygılarımı sunarım Efendim.

BİR ÖZEL MESAJ

Selam • 31.10.2012 – 18:43

Selam iyi akşamlar Ahmet Bey. Yazıyı okudum, çok güzel duygulanmamak mümkün mü?

Çok iyi de oluyor; Tarihe ışık tutuyorsunuz. Bu çalışmalarınız gelecek nesillere ışık olur inşallah.

Saracın Kayası tarif üzere Tripotamoda ki Haykıranınanın kayası mı? Köprüye varmadan sağda olan mı; veya Surayi’de bir yerde mi? Tam olarak bilmemiz lâzım ve de orayı da millete gösterelim.

Her şey için teşekkürler Ahmet Bey. Bakı selam Huda’ya emanet olunuz.

VE  CEVABI

Değerli ……………………………………………

Köprünün üstünde, Sürayi’dedir. Araştırmalarım esnasında biz ona Haykıranlının (Haygiraninanın) Kayası diyoruz diyenler de oldu. Tabii asıl adı unutulunca yeni isim koyma mecburiyeti doğdu. Yakınında çayırı olan yeni nesil de  bu ismi koydu. Oysa Rahmetli Haykıranlı  (Haygiranina) Halayı biz de tanıyoruz; yani Zeleka’da çok yeni idi. Kayanın O’ndan önce de ismi vardı ve o isim de “Saraçın Kayası” idi. Ama bunlardan önemlisi Saraçlar kimler idi, ne oldular…Biz ne kadar zaman sonra unutulacağız. Onlar kadar dayanabilecek miyiz. Çünkü bizim koca bir kayamız yok ki…

İlginize teşekkür eder selâm ve saygılarımı sunarım Efendim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1 Kasım 2012 Perşembe, 10:40

 

 Kimden  Orhan Tekeoglu <orhan.tekeoglu@gmail.com>

 Kime:     Ahmet Mutluo lu <ahmetmutluoglu@yahoo.com>

Sevgili Hocam,

Araştırma yazınızı ilgiyle okudum.Elinize, beyninize sağlık.Yeni nesil birçok değerleri sizden öğreniyor.

Bize de geçmişle bugünü yaşatıyorsunuz. Teşekkürler.

Mutlaka siz de biliyorsunuz ama yine de paylaşmak istedim.

Çaykara Askerlik Şubesi kayıtlarına göre, köyümüzün İstiklal Madalyalı gazilerimiz şunlardır.

 

Adı-soyadı             Baba Adı               Doğum tarihi         Köyü

………………..          ……………               …………………          ……….

Mahmut Kaba         Aziz                         1897                  Taşören

Mehmet Aydın         Bilal                         1898                  Taşören

Efrahim Tellioğlu     İbrahim                    1901                  Taşören

 

 

 

HOCAM SAYIN TALİP MERT BEYEFENDİNİN MESAJI

teşekkürler

4 Kasım 2012 Pazar, 6:59

Kimden :”tmert” <tmert@marmara.edu.tr>

 

Kime     : ahmetmutluoglu@yahoo.com

Ahmed Bey,
Yazınızı okudum. Memnun kaldım. Allah devamını nasip etsin İnşallah. Osmanlı Türkçesiyle hemhal olmanın faydaları müşahhas olarak görülüyor.
Selam ve dualarla…

 

 

 

 

SOSYAL MEDYA'DA PAYLAS:

EN COK OKUNANLAR

Buna benzer icerikler
Related